Dr. Ömer YILMAZ
dinhizatasham@yahoo.de
Saygıdeğer okurlar!
Manevi güzellik, fazilet ve bereketle dolu olan bir ay içinde bulunuyoruz. Bir hadis-i şeriflerinde Hz. Peygamber, “Ramazan Ayı gelince, cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincire vurulur.” (Buhari, Savm, 5, II, 227.) buyurmakta, yine bu ayda bizimle bir müjdeyi paylaşarak şöyle demektedir: “
Niyet ederek ve ecrini Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutan kişinin geçmiş günahları affolunur.”(Buhari, Savm, 6, II, 228)
Fazilet ve bereket ayı olan Ramazan, Müslümanlara Allah’ın rızasını kazanmak için olanak tanıyan pek çok ibadetlerle doludur. Bu ay, İslam dininin beş şartından “hac” hariç diğerlerinin yoğun olarak yaşandığı bir aydır. Oruç, beş vakit namaz, teravihler, dualar, iftarlar, sahurlar, fitreler, sadakalar, mukabeleler hepsi de adeta bu mevsimde birer sevap makinesi gibi işlerler. Ramazanın sahurunda ve gündüzünde bereket, iftarında meleklerin hayır duası ve rahmet, teravihinde ise geçmiş günahların affı vardır.
Fazilet ve bereket ayı olan Ramazan, oruç ayıdır. Bundan dolayı bu aya oruç ayı anlamına gelen “Şehr-i Siyam” adı verilmiştir. Nitekim kitabımız Kur’an, oruç ibadetinin sadece Müslümanlarda değil, İslam’dan önce gönderilmiş ilahi dinlerden Yahudilik ve Hıristiyanlıkta da bulunduğunu bildirmektedir. (Bakara, 2/183). O nedenle, bu ayda tuttuğumuz oruçların sevabı o denli fazla ki bunu belli bir ölçütle ifade etmek neredeyse imkânsız gibidir. Nitekim bu durumu Allah bir hadis-i kutside; “Oruç doğrudan doğruya benim için yapılmış bir ibadettir. Onun (sayısız) karşılığını da doğrudan doğruya ben vereceğim” (Buharî, savm,2, II, 226, Müslim, Sıyam,163. I,807.) şeklinde betimlemektedir. Ancak ne var ki bu ibadeti yaparken dikkat etmemiz gereken hususlar vardır. Bu cümleden olmak üzere oruç sadece mideye değil, adeta göze, kulağa, ele, ayağa, kalbe, gönle, nefse de tutturulmalıdır. Bu yüzden olsa gerek Peygamber Efendimiz bir tehlikeye dikkat çekerek; “Nice oruç tutanlar vardır ki oruçtan onlara kalan sadece açlık ve susuzluktur” (İbn Mâce, Savm, 21, I,539.) buyurmaktadır. Yani oruç tutan kişi midesini yeme-içmeden koruduğu gibi, dilini yalandan, gıybet ve kötü sözlerden, gönül kırmaktan; gözünü haramdan; kalbini ise riyadan korumalıdır.
Fazilet ve bereket ayı olan Ramazan Kur’an ayıdır. Tabir yerindeyse cumayı haftanın efendisi, ramazanı ayların efendisi, onu on bir ayın sultanı yapan şey Kur’anın bu ayda indirilmesinden kaynaklanmaktadır. (Bakara, 2/185). Yine ramazan ayı içinde bulunan ve bir ömre bedel (yaklaşık seksen üç yıl) Kadir gecesi de kadri kıymetini Kur’andan almaktadır. O yüzden Müslümanlar ramazanın 27. gecesinde sayılı saat dilimlerinde sayısız sevap elde etmek için yarışırlar.
Fazilet ve bereket ayı olan Ramazan, tövbe ve günahlardan arınma ayıdır. Bu itibarla insan, ramazanda her bakımdan kendini yeniden hesaba çekmeli, kazandığı güzellikleri korumalı, işlediği günahlardan dolayı da tövbe etmelidir.
Fazilet ve bereket ayı olan Ramazan, sosyal yardımlaşma, dayanışma, hepsinden de önemli eldeki nimeti bir başkasıyla paylaşma ayıdır. “Komşusu aç iken, müminin tok dolaşması yakışık almaz” (Ahmed b. Hanbel , I, 55.) anlamındaki Peygamber sözü bizlere, toplum fertleri arasındaki sosyal yardımlaşma ve dayanışmaya dikkat çekmektedir. Ramazan ayı boyunca aç ve susuz kalan insan, yüce Allah’ın kendisine ihsan ettiği sayısız nimetlerin kadrini bilecek, O’na şükredecek, açlığın ne demek olduğunu anlayarak bunu devamlı tadan fakirlere yardım ellerini uzatacaktır. Gittikçe küçülen ve o denli bencilleşen dünyamızda açların imdadına yetişmek, eldeki nimeti onlarla paylaşmak, aç, bi ilaç olanların halini düşünmek ne güzel bir duygu olsa gerektir. Bir başka şekilde ifade etmek gerekirse; eğer Ramazan Müslüman’a fakirin halini sorduramıyor, eldeki malı, gönüldeki sevgiyi kim olursa olsun bir başkasıyla paylaştıramıyorsa, inanın aramıza hoş gelmemiş demektir. Öyleyse geliniz;
Fazilet ve bereketin hadsiz olduğu bu Ramazan ayını; ibadet, tövbe, dua, arınma ve yardımlaşma ile geçirelim. Bu mübarek ayda paylaşmanın tarif edilemez zevkine erelim. Ramazanda orucu bozacak maddi şeylerden kaçınmak ne kadar önemli ise, onun manasını bozan, sevabını götüren şeylerden de uzak duralım. Belki bir sene sonraki Ramazan ayına yetişemeyebileceğimiz bilinciyle hareket edelim. Beraber yaşadığımız Alman komşularımıza dinimizin esaslarını, ahlak ve edebimizin güzelliklerini gösterelim. Ne biz kimseden incinelim, ne de biz kimseyi incitelim. Ne olursunuz birbirimizle kucaklaşmak için bayramı beklemeyelim!
Yazarın Tüm Yazıları