Nihat ERCAN
(TGH Onursal Başkanı)
ni.ercan@googlemail.com
Her seçim öncesi kullanılan, politik partilerin dillerinden düşürmedikleri „Bu seçim çok önemli, yoksa…“ benzeri söylemlerin toplumun büyük bölümünce kanıksandığı, insanların üzerinde etki göstermediği bir gerçektir. Özellikle seçim yorgunu Almanya toplumunun geleneksel partilere karşı bu umursamaz tutumları, seçimlere katılma oranının çok aşağılara düşmesine neden olurdu. Toplumun yarısına yakını oy kullanmaz, sonucun değişmeyeceğini düşünür ve de öyle olurdu, en kötü olasılıkla ülkeyi bir koalisyon erki yönetirdi. Son örnekte olduğu gibi, bu ikili değil üçlemeli bir ortaklık bile olurdu, hatta, azınlık hükümeti kurulur, bürokratlar işleri tıkır tıkır yürütürdü. Ancak bu domokrasi tektüzeli, uzunca aralıktan sonra, bazı aşırı uçlardan partileşmelerle, ya da parlamento dışı muhalefet denilen örgütlenmelerle hareketlenir, bir şeyler olumlu ya da olumsuz yönde değiştirilebilirdi. Bu, toplumun sistem partilerine bir uyarısı niteliğinde olurdu, pek uzun erimli olmazdı. Sistemin geleneksel güçleri bu çıkışları yeniden eriterek sisteme uyarlardı.
Bu türden gelişmeler, eğer temelli toplumsal gereksinimlerden kaynaklanıyorsa kalıcı da olabilirdi. İkinci Dünya savaşından sonraki gelişmelerde bunun iki örneği somut olarak gözlemlenir. İlki geçen yüzyılda oluşan, gelişen çevre duyarlılığıyla bağlantılı „Yeşiller Hareketi“ ve günümüzde daha etkili olan Yeşiller Partisi. Tüm diğer sistem partilerini de yer yer dönüştüren, doğol çevrenin korunması, doğayla barıs ve evrensel silahsız barış belgilerinin yükseltildiği örgütlenme eylemselliği. Bu oluşum kendisini sistemle bütünleştirdikçe, yerleşik düzene geçince, bu nitel özelliklerini yitirmeye başlıyor, ilkelerinden uzaklaşma sürecine giriyor. Çevresel konularda eski duyarlı tepkileri gösteremiyor, silahlı savaşları bile destekler konuma düşüyor. Parti sözcüleri daha ilk fırtınada yelkenleri suya indiriyor, Partnin başbakan adayı Ukrayna ́ya daha güçlü silahların verilmesini isteyebiliyor ve böylece barış patisi olmadaki savlarından uzaklaşıyor. Acı ama gerçek!
İkinci örnek AfD. Adı üstünde sisteme ve partilerine karşı bir seçenek olarak, özellikle yabancı, göçmen karşıtlığı üzerine oturan, CDU ́nun merkeze kaymasından, ekonomik krizden, işsizlik beslenen bu hareket, aşırı sağ, faşist bir parti olarak gittikçe güçleniyor, barış ve demokrasi ve toplum için ciddi bir tehlike ve somut bir tehdit olarak gündemdeki yerini alıyor. Almanya toplumu gerekli duyarlılığı göstermez, bu partiyi daha da güçlendirirse, önümüzdeki dönemlerde, iç ve dış barış, demokrasi tehlike altındadır demektir. Almanya toplumunun tümüne, hepimize ve de özellikle Alman Burjuvazisine ve onun gerçek partisi CDU/CSU ́ya tarihi sorumluluklar yüklüyor bu olumsuz gelişmeler. Daha zaman geçmiş değil, gereken duyarlılık ve etkin politik, hukuksal eylemlerle bu olumsuz gelişme; yüz yıl öncesine benzemeden değiştirilebilir.
Sol Parti ve onun türevleri de işlevsiz kalıyor, yalnızca bir iki sözcüsü demeçler veriyorlar, parlamento dışında kalabilirler bile. Özellikle BSW gibi yarı popülist partilerin bir çözüm getirecek seçenek olabileceklerini beklemek, demokratik solun birlikte hareket ederek, birleşik güven veren politikalar yerine küçük olsun benim olsun bencilliğiyle, alınacak yol, varılacak bir yer yoktur olamaz da. Demokratik sol alanda bütünleşmek tabandan gelmezse olası değildir. Ama işbirliği, seçim ittifakı türünden oluşumlarla , topluma seçmene güven ve umut vermek mutlaka gerçekleştirilmesi gereken ivedi işlerdir. Fransa örneği olumlu sonuç alıcı bir olgudur.
Sosyal demokrat Parti kendisini yenileyemedi, Parti programıyla bir sorun yok aslında, sorun uygulama alanında, donanımlı, duyarlı, kararlı, özgüvenli, karizmatik Yöneticilerin ön plana çıkamayışı. Partinin kendisini, yine kendi tutum, ve ideoloji, iç dengeler hesabı, kendi
kendisini pasifize etmesi aşılmak zorundadır. Nasıl olsa işliyor tarihsel yolunda bu deneyimli parti aldırmazlığı, aymazlığı edilgenliği aşılarak; yaratıcı, riskler almaya çekinmeyen, yenilenmeye, erke gelindiğinde, daha huzurlu, barışçıl, çevre dostu politikalara öncülük edecek, ülkeyi ve Avrupa’yı yönlendirecek araçların geliştirildiği ereklerin savunulduğu toplucu rüzgarların estirildiği etkenliğe yükseltilmelidir Parti. Bir de solda birlik alanında ilkeli, tutarlı adımlara öncülük etmelidir, bunun yoluna yöntemini çekinmeden, ben tarihhsel, büyük köklü partiyim, bana gelinsin aymazlığından kurtularak, birlikte yol almalıdır.
Bu ve başka birçok nedenle sosyal demokrat parti, Almanya toplumunun demokratik kesimleri ve özellikle Almanya Türkleri tarafından desteklenmeli, seçimlerde oy verilmelidir. Bugün eksiklikleri, fazlalıkları olabilir, Almanya Türk toplumunun gereksinimlerini karşılayacak politikalarda yetersiz kalabilir bu parti, bu alanda yavaştır, ağırdan alınır soronların çözümleri, cesaretle üzerine gidilmez, bir ürkeklik vardır bizim sorunlarımızın çözümlenme sürecinde ama bu iş birazda bizden kaynaklanır, hani büyük Ozanımız Nazım Hikmet’in dediği gibi: Senin suçun yokta, birazda kabahatin büyüğü sende be kardeşim!
Yarım yüz yıllık deneyimlerimler gösteriyor ki, Sorunlarımızın çözümü SPD ile çok uzuyor ve zor oluyor, ancak SPD ́siz de hiç bir sorunumuz çözümlenemiyor!
Almanya ve Avrupa ́ın istikrarını sağlayacak partidir.İstenilen düzeyde olmasa da, emekten, barıştan ve silahsızlanmadan yana politikalarından dolayı SPD hala doğru bir SEÇENEKTİR.
Yazarın tüm yazıları