♦♦ Ahmet Durmuş
Hamburg Haber – Hamburg’da ve çevresinde bulunan Alevi dernekleri, Suriye’de 8 Mart’ta Alevilere yönelik gerçekleştirilen katliama karşı ortak bir miting düzenledi. Hamburg Rathaus (Belediye Sarayı) önünde toplanan yaklaşık 1200 kişi, “Katliamlara dur de” sloganları atarak tepkilerini dile getirdi.
GENİŞ KATILIMLI DESTEK
Miting, Hamburg Alevi Kültür Merkezi, Hak Bir Alevi Kültür Merkezi, Bergedorf Alevi Kültür Merkezi, Harburg Alevi Kültür Merkezi ve Uetersen Cemevi tarafından organize edildi. Ayrıca ATIF, DIDF, Hakevi, CHP Hamburg Birliği ve Hamburg Türk Toplumu gibi çeşitli dernekler ile siyasiler de destek verdi. Sol Parti’den Federal Meclis Üyesi Cansu Özdemir, Hamburg Eyalet Milletvekili Deniz Çelik, Yeşiller Hamburg Eyalet Milletvekili Filiz Demirel ve TGH Başkanı Murat Kaplan mitinge katılan isimler arasında yer aldı.
AABF’DEN SERT AÇIKLAMA
Mitingin açılış konuşmasını Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) Denetleme Kurulu Üyesi Erkan Erçin yaptı. Erçin, Suriye’de Alevilere ve diğer azınlıklara yönelik devam eden katliamları kınayarak şu ifadeleri kullandı:
“El Kaide ve IŞİD üyelerinden oluşan terör yapıları, etnik ve dini temizlik gerçekleştiriyor. Bu vahşete dur demek için buradayız. Dünya vicdanına sesleniyoruz: Uluslararası kuruluşları, insan hakları örgütlerini harekete geçmeye çağırıyoruz. Bugün sessiz kalmak, bu insanlık suçuna ortak olmaktır. Hiçbir siyasi hesap, bir halkın yaşam hakkından daha önemli olamaz. Alevilere yönelik bu saldırılar etnik temizlik niteliğindedir ve şiddetle kınıyoruz.”
CENGİZ ORHAN: “AVRUPA KATLİAMLARA SESSİZ KALMAMALI”
Hamburg Alevi Kültür Merkezi’nin eski başkanlarından Cengiz Orhan ise mitingde yaptığı konuşmada Avrupa’nın bu katliamlara sessiz kalmaması gerektiğini vurguladı. Orhan, Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin verilerine göre 6 Mart’tan bu yana en az 1.225 sivilin öldürüldüğünü belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Bu katliamlar bilinçli olarak Alevi toplumlarına yönelik gerçekleştirilmektedir. Basında kullanılan ‘rejim artıkları’ gibi ifadeler gerçeği çarpıtıyor ve kamuoyunu yanlış yönlendiriyor. Bu katliamları gerçekleştirenler, Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) ve IŞİD bağlantılı terör gruplarıdır. Avrupa Birliği’nin bu terör gruplarını temsilci olarak kabul etmesi kabul edilemez. Katillerle el sıkışmak yok! Demokrasi maskesi takan cihatçılara platform verilmemeli!”
YÜRÜYÜŞ VE PROTESTO
Miting alanında yapılan konuşmaların ardından kalabalık, T.C. Hamburg Başkonsolosluğuna doğru yürüyüş gerçekleştirdi. Konsolosluk önünde polis tarafından alınan geniş güvenlik önlemleri dikkat çekti. Buradaki konuşmalarda da Türkiye devleti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’nın Suriye’de yaşanan bu olaylarda ortaklık ettiği vurgulandı.
MİTİNG SONUNDA ORTAK MESAJ
Konuşmaların ardından kalabalık Hamburg Başkonsolosluğu önüne yürüdü ve burada yapılan açıklamaların ardından eylem olaysız bir şekilde sona erdi. Katılımcılar, uluslararası toplumu ve insan hakları örgütlerini Suriye’deki Alevi katliamlarına karşı harekete geçmeye çağırdı.
Miting, “Ne diktatör Esad, ne katil El-Gulani! Laik ve özgür bir Suriye için!” sloganlarıyla son buldu.
Als anatolische Aleviten sind wir gegen jede Art von Unterdrückung und immer auf der Seite des Humanismus.
Biz Anadolu Alevileri olarak her türlü zulmün karşısındayız ve her zaman hümanizmin yanındayız.
Was ist eigentlich der Unterschied zwischen “Aleviten” und …
Die „Nusairier/Nusairis“ – (Alawiten)
ist arabischen Ursprungs und
im 9. Jahrhundert innerhalb des schiitischen Islams im “Irak” entstanden.
In der Schia gab es damals verschiedene Strömungen, die die Göttlichkeit der Imame hervorhoben.
Aufgrund dieser Lehre oder Irrlehre wurden diese schiitischen Gruppen als Häretiker abgestempelt, bilden aber die einzige Gruppe, die all die Verfolgungen durch die Sunniten überlebt haben.
Sie waren zunächst als „Nusairier/Nusairis“ bekannt.
Diese Bezeichnung geht auf einen gewissen
Muhammad ibn Nusair zurück, die Gläubigen würden nur durch ihn zum Imam gelangen.
Nach Ibn Nusair haben einige Männer die Glaubensinhalte erweitert und somit eine Theologie erschaffen, in deren Zentrum die Göttlichkeit Alis steht.
Sie sind die eigentlichen Gründer des Nusairi-Glaubens und haben ihre Sekte später in Syrien durch aktive Missionierung verbreitet, zogen sich später in die Berge im Westen Syriens zurück.
Die Berge sind als „Nusairier-Berge“ oder „Alawiten-Berge“ bekannt.
Bis heute sind sich Historiker einig, dass die Bezeichnung „Alawi“ nicht bis zum 1. Weltkrieg benutzt wurde und ab 1920 von den Franzosen geprägt wurde, die ja bis 1946 das Mandat über das heutige Syrien und Libanon hatten.
Ohne Zweifel haben die Franzosen „Alawi“ benutzt um diese Gemeinschaft für ihre separatistische Politik gegen einen arabischen Nationalismus zu bevorzugen und eine Vorherrschaft der Sunniten zu unterbinden.
Schließlich gründete Frankreich auch den „Staat der Alawiten“ der bis 1936 existierte, später aber in die „Syrische Föderation“ eingegliedert wurde.