
Ahmet Durmuş
info@hamburghaber.de
Bir Meydan, Bir İsim, Bitmeyen Bir Sorumluluk
Ramazan Avcı’yı Anmak, Irkçılıkla Yüzleşmektir
Ramazan Avcı’nın adı dün Hamburg’da bir meydana verilmiş durumda. Bu, kuşkusuz önemli. Ama tek başına yeterli mi? Ne yazık ki hayır.
40 yıl önce, 21 Aralık 1985’te Neonaziler tarafından katledilen Ramazan Avcı’yı anmak için bu yıl yeniden düzenlenen Ramazan Avcı Meydanı’nda toplanan yüzlerce insan, aslında yalnızca bir insanı değil, Almanya’nın hâlâ yüzleşmekte zorlandığı bir gerçeği hatırlattı: Irkçılık geçmişte kalmadı; biçim değiştirerek bugün de aramızda.
Bir isim, bir anıt, bir meydan… Bunlar hafızayı canlı tutmak için gerekli. Ancak hafıza, sadece taşla, tabelayla ya da yıldönümleriyle korunmaz. Hafıza; adaletle, samimi yüzleşmeyle ve siyasi sorumlulukla anlam kazanır.
Ramazan Avcı davasında olduğu gibi, birçok ırkçı saldırıda “ırkçı motif” yıllarca inkâr edildi. Mahkemeler, savcılıklar, polis raporları gerçeği görmezden geldi. Bugün hâlâ mağdur ailelerin en temel talebi değişmiş değil:
“Bizi duyun. Bize inanın. Yanımızda durun.”
Anma töreninde dile getirilen çağrılar bu yüzden çok netti. Bu mesele yalnızca geçmişin acısı değil; bugünün ve yarının sorumluluğu. Çünkü Hanau, Halle, NSU cinayetleri, Mölln ve Solingen saldırıları bize şunu defalarca gösterdi: Irkçılık görmezden gelindikçe büyüyor.
Ramazan Avcı Meydanı’nın bu yıl yeni haliyle bir “ırkçılıkla mücadele alanı” olarak tasarlanması bu nedenle anlamlı. Bu meydan artık sadece bir anma yeri değil; sessiz kalmamayı hatırlatan kamusal bir çağrı.
Ama asıl soru şu:
Bu çağrıyı siyaset duyuyor mu?
Bu çağrıyı kurumlar ciddiye alıyor mu?
Ve en önemlisi, bu çağrı günlük hayatta karşılık buluyor mu?
Irkçılık sadece aşırı sağcı grupların sorunu değildir. Irkçılık; ayrımcı dilde, dışlayıcı politikalarda, çifte standartta ve sessizlikte beslenir. Mağdurların sadece acı günlerinde hatırlanması, ama taleplerinin ertelenmesi de bu sorunun bir parçasıdır.
HamburgHaber olarak şuna inanıyoruz:
Irkçılıkla mücadele, “mağdurların meselesi” değil; bu ülkede yaşayan herkesin ortak sorumluluğudur. Bu mücadele; anma törenlerinde alkışlamakla değil, günlük hayatta taraf olmakla anlam kazanır.
Ramazan Avcı’nın adı bir meydanda yaşıyor.
Ama onun asıl mirası, hala cevap bekleyen bir soruda duruyor:
Bu ülkede bir daha kim, sırf kimliği yüzünden öldürülmeyecek?
Bu soruya dürüst bir yanıt verilmeden, hiçbir anıt tamamlanmış sayılmaz.
Ve sessiz kalmamak, bugün hala en büyük sorumluluğumuzdur.
