Zerrin Konyalıoğlu ’50 sene oldu mu?’

Almanya’nın Hamburg Eyaletinde yaşayan Dil bilimci ve Türkolog Zerrin Konyalıoğlu ‘Partilerin hepsi birbirine benziyor. Anadil meselesi için çok mücadele ettim


Mehmet TANER / HamburgHaber
—————————————-

50 sene oldu mu? Aşk olsun, ne kadar çabuk? Zaman su gibi akıp geçmiş. Başlarında takkeleri ile, renga renk, Anadolunun renkleri çiçekli şalvarlarında, kırık dökük bavullar ellerinde ve bohçaları ile kalkıp geldiler Anadolunun farklı köşelerinden. İki-üç sene, biraz para yaparım, dönerim derken, kaldılar ve şimdi 50 sene geçmiş demek.

Genç geldiler, çoğu emekli oldu bazıları olamadan ölüp gitti. Memleket hasreti ama hep kaldı, gitmedi, dinmedi. Gurbette yaşamak kolay değil, ölmek daha da zor. (Zerrin Konyalıoğlu)

HamburgHaber Haber Sitesi olarak, Veliler Birliği Başkanlığı ve IGL Kültür Evi Başkan Yardımcısı Korkut Yalçın ile başladığımız eğitime yönelik yayın politikamız ekseninde Dil Bilimci ve Türkolog Zerrin Konyalıoğlu-Busch ile buluştuk.

Dil bilimci ve Türkolog Zerrin Konyalıoğlu – İstanbul doğumlu evli ve iki cocuk annesi, 2007 yılından beri CDU üyesi ve ‘Switch’ adı verilen çocuklar arasında kültür alışverişi (değişimi) programı nedeniyle verilen ‘Hamburg Lalesi’ ödülü sahibi.

HamburgHaberSayın Konyalıoğlu, ‘Dil’e merakınız nasıl başladı? Ailenizin buna etkisi nasıl oldu?

“Benim babamdan çok kişi korkardı. Mustafa Ahyar, Hamburg (C) HAMBURGHABERKonsolosluğuna gittiği zaman çoğu kişi yerlerini terkederlerdi. Bin senede biri doğar ya, benim babamda böyle biriydi. ‘Dili’ silah gibi kullanırdı. Karşısındaki insanlar hata yapmaktan çekinirlerdi. Kendinden çok emin bir insandı. “Priştinalı” olarak tanınırdı.”

“Bir gün annem ufak bir ayakkabı dolabı almıştı. Kurulması gerekiyor tabiki. Babamda el işlerini hiç sevmezdi, beceremezdi. Aldi eline çekici, orasına burasına vurdu. Yepyeni dolap kullanılmaz hale geldi. Annem üzüldü bu duruma. Ben, o zamanlar 13 yaşındayım. Annemin üzüldüğünü görünce ilk defa babama kafa tuttum. Annemi üzdüğü icin ona çok kızdım. Babam kıpkırmızı oldu, damarları çıktı bana laf yetiştirmekten, tabi bende ona laf yetiştirmeye çalışıyorum. Iki horoz gibi karşılıklı. Bir süre sonra babam elini kaldırdı. Ben, gözlerimi kapadım, içimden ‘şimdi tokatı yiyeceğim’ derken başımı okşadı. Gülümsedi. ‘Benden korkmuyorsun ya, artık kimseden korkmazsın.!’

(C) HAMBURGHABER“Annem ise Arap kökenlidir. Anneannem Siirt doğumlu idi. 2 yaşında Istanbul’a gelmişler. Musa Hidayet Pasanın torunudur. Fırıncılık yapıyorlarmış o zamanlar. Soyisim Kanunu döneminde ‘Selanik’ soyismini vermek istemişler. Kabul etmemiş büyüklerimiz, bizi burda herkez biliyor’ diyerek ‘Belli’ soyismini almışlar. Annemin babası ise Bitlis’li. Yani ben 4 ayrı kökenli bir insanım. Türk, Kürt, Arap ve Arnavut. Bütün renklerini seviyorum bu kültürlerin. Istanbul’da Kanlıca’dan Fener’e gelin gitmiş anneannem. O zamanlar Fener’ de çoğunlukla Rumlar oturuyormuş. Anneannem, komşuları “Rum” diye Rumca öğrenmiş. Bizim ailede diğer kültürlere karşı karsı muazzam bir saygı vardı. Simdi çoğu sey göstermelik yapılıyor. Tek kültürlülük dayatılıyor malesef. Babam o dönemlerde iş sebebiyle Mardin’e gitmiş. Döndüğünde kalp hastası oldu. Kendini biraz toparladığında bana şöyle dedigini hiç unutmuyorum; ‘Kürtlerin türküleri kulağımdan girdi, kalbimde ağrı yaptı.’ Sözlerini hiç anlamazdı, ama çok etkilenmişti. Galatasaray Lisesi idi, Fıransızcayı da iyi bilirdi. Ama Kürt müziğinden aldığı doyumu hiç bir dilden alamadı.”

“Babama hayranlığımdan bende Fıransızca ögrendim. Dil bilimci(C) HAMBURGHABER olarak, Fıransızca konuşuyorum ama ‘biliyormusunuz?’ derseniz ‘hayır’ derim. Bir dili bilmek için o dilde herşeyi anlamak gerek. Bir ‘dili’ bilebilmek icin o dili aşabilmek gerekir. ‘Bilmek’ için o dille oynayabilmelisiniz.”
“Çok kültürlü bir aileden gelmiş olmamdan dolayı Dil’e merakım çocukluk döneminden başladı. Babama hayranlığım, Dil’e merak duymamın en önemli sebebi oldu diyebilirim”

Eşini ilk kez lise yıllarında gören Konyalıoglu. Yanakları hafif pembe, kahverenkli gözlü ve siyah saçlı delikanlıyı ilk gördüğünde, “benim kocam olacak” diyor. Babaevindeki cok kültürlülük şimdiki ailesine de yansıyor. Eşiniz Alman, peki evde çocuklarınızla hangi dili konuşuyorsunuz? Nasıl tanıştınız eşinizle?

“Eşimi ilk kez lise yıllarında görmüştüm. Ilk gördüğümde icimden “benim kocam olacak” dedim. Hiç tanışmadık lise dönemlerinde. Yıllar geçti ama onu unutmadım. Çok sevdiğim bir arkadaşım uçak kazasında vefat etmişti. Kardeşimde benim bu üzüntümden dolayı bütün arkadaşlarımı ve kendi arkadaşlarını da çağırmıştı. Beni ‘teselli etsinler’ diye. Onların arasında kocam olacak kişide vardı. Kader gibi. Eşimde aslen Hollandalıdır. Evimizde çocuklarımla Türkçe konuşuyorum. Anadilleri Türkçe.”

HamburgHaberAlmanya’ya ilk göc eden ailelerdensiniz, Nasıl basladı bu serüven?

“6-7 Eylül 1955’te İstanbul’da yaşayan başta Rumlara olmak üzere azınlıklara yönelik tahrip ve yağma hareketi, Istanbul’u salladığı gibi babamı da salladı. Ülkesini çok sevmesine rağmen kalmak istemedi. Ekonomik krizde sebebi oldu, o yüzden Almanya’ya geldi. Burada bir dönem ‘kimyagerlik’ yaptı. Bizler Türkiye’de kalmıştık. Bir süre sonra bizde Almanya’ya geldik. Ilk geldiğimiz yerde Hamburg-Harburg şehriydi. Annem hiç beğenmedi. Yıkık dökük dönemlerdi o zamanlar. Savaş sonrası yeniden yapılanma dönemiydi. Istanbul ise şimdiki Istanbul’dan çok farklıydı. Istanbul’ dan ayrılmak çok zordu. Arkada bıraktıklarını hiçbir zaman unutamadı, annem. Hamburg’a alışması yıllarca sürdü”

HamburgHaberAnadilde Eğitim için verdiğiniz mücadeleyi biliyoruz, neler söylemek istersiniz?

“Evet, Anadil meselesi için çok mücadele ettim. Çocuk (C) HAMBURGHABERyuvalarından başlayıp Ünüversite sürecine kadar bilimsel araştırmalarda bulundum. Bu araştırmalarımın sonucunu CDU’ya kabul etirebilmek için çok uğraştım. Anadili, iyi bildiğiniz zaman bunu ikinci dile aktarmak daha kolay ve daha doğru oluyor. Her ‘dilin’ arkasında bir insan var. Dil’e öyle ‘yaban’ bakılıyor ki insan unutuluyor.”

HamburgHaberNeden CDU’da siyasete girdiniz?
“Partilerin hepsi birbirine benziyor. Hükümeti kurana kadar farklı söylemleri olmasına rağmen sonradan hepsi aynı duruma geliyor. Bu yüzden FDP, SPD yada CDU ile arasında çok fark yok. Bana hep soruluyor ‘Neden SPD?’ değil diye. Fark olmadığını düşünüyorum. Ilk Yeşilleri kuran kişi benim lise arkadaşımdı. Simdi programlar arasında fark kalmadı. CDU’ dan tanıdığım insanların farklı olması beni CDU’ya itti. Solu biraz farklı görüyordum önceden, fakat tanıdıklarımın tutuculuğu beni soldan uzaklaştırdı. Rathaus’dan bir davetiye gelmişti. Dün gibi hatırlıyorum. Gittim, tıklım tıklım doluydu. Çoğu yaşlı insanlar. Biri ayağa kalktı müthiş konuşuyor, sanki solun solu. Bu insanlar cok zenginler, (C) HAMBURGHABERhepsinin karnı tok, bir yerlere ulaşmak icin politika yapmıyorlar. Ve dinlediğim politikacının, Blankenese CDU’ da olması benim bu partiye katılmama sebeb oldu. Sistemli çalışıyorlar, kimse kimseye kendini sevdirmek zorunda değil. Bakın ‘Halil Ibrahim Sofrası’ ‘Noel baba’ Yuvalarda ana dil eğitimi, ‘dil dilekçem’ büyük bir patlama yaptı. Kim başardı? CDU Blankenese. Ana dilden kaynaklanan sorunlar Almancaya yansıyor. Çocuklar anadil eğitimini alacak ki Almanca daha iyi konuşulsun. Bunu kabul ettirdik.”

HamburgHaberBir çok kez CDU ile özellikle Göçmen örgütleri birbirine ters düştüler? Bu durumlarda siz nasıl tavır aldınız?

“Hamburg içinde bile CDU çok farklı. Afiş olayını kabul etmek mümkün mü? Aynı partide olmak aynı şekilde kalbın attığı anlamına gelmiyor ki! CDU Blankenese benim icin çok farklı. Bugün, Hamburg’da Türk kökenli bir milletvekili çıkıp ‘Çocuklar Almanca konuşsun ne olacak ki.’ diyebiliyor. Federal Hükümette onaylanan 3 dilekçeden biri benim ‘dil’ dilekçem.”

“Bulunduğunuz ortamın papağını olmak bir şey getirmiyor. Çok konuşmak çok iş yapıldığını kanıtlamaz.”

HamburgHaberAilelere önerilerinizi ögrenebilirmiyiz? Basından beklentilerinizi de eklerseniz seviniriz?

“Türkoloji, Alman Edebiyatı ve Dil Tarihini okudum. Anadilde eğitim çok önemli. Anadille oynamak çocukla oynamaktır. Anne ile çocuk arasına girmektir. Çocuğun ikinci dili öğrenmesine zarar vermektir. Çünkü ikinci dili asla iyi öğrenemiyor.”

“2010 yılında Federal Uyum Bakanı ‘çocuklarınızla almanca konuşun’ diyordu. Bu son iki senede kesildi bu tip (C) HAMBURGHABERaçıklamalar. Hangi dil olursa olsun evinizde çocuğunuzla mutlaka anadilinizi konuşun. Dilinde bir duygusallıgı var. Çocuk, o duygusallığı mutlaka almalı. 13 yaşına kadar bu duygusallığı alıyor. Yuvalara gönderiyor aileler ‘Almanca öğrensin’ diye. Kesinlikle hatalı davranıyorlar. Çocuk zaten Almancayı öğrenecek, korkmaya gerek yok. Ama nasıl öğreneceğini bilmek gerekiyor aslında. Bir araştırma bize şunu ispatladı ki; Anadilini düzgün öğrenen çocuklar bütün eğitimleri boyunca daha başarılı oluyor. Dil gelişimi eksik olan çocuklar malesef eğitim hayatlarında çok sorun yaşıyorlar. Anne-baba çalışıyor ve baska çareleri yoksa Almancanın iyi konuşulduğu yuvaları seçmek gerekir. Simdi sormak lazım, yuvalar ne için kuruldu? Çocuklar için mi? Hayır, Anne babalar için. Yuvalarda anadilde konuşulması gerekiyor mutlaka. Malesef bu sorun hala sıcaklığını koruyor.”

“Siddet son dönemlerde aşırı bir sekilde arttı. Oysa geçmişte bu denli yüksek miydi? Simdi 4-5 kişi birleşip bir kişiye saldırıyor. Kadın geçmişte de şiddete maruz kalıyordu. Simdilerde siddetin boyutu çok daha fazla arttı. Eğitimcilerin yaptığı çok ciddi araştırmalar var. Yapılan tespitler ortada. Çocuk yuvalarının bunda direk etkisi ortaya çıktı. Eğitimcilere çok ciddi tepkiler geldi. Anne ile çocuk arasında bağın zayıflaması çocuğun saldırgan yönünü olasılık olarak yükseltiyor.”

“Türk Basını malesef salonlara sıkışmış durumda. Hep aynı yüzlerin konuşmaları. Türk basını olarak Alman politikacılarla fazla dialoga girmiyoruz. “Eğitim ve dil” basının da olmazsa olmazlarından. HamburgHaber’e teşekkür ederim hem kendi adıma hemde eğitime önem veren tüm insanlar için.”

 

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir