Kazakistan/ Türkistan İzlenimleri

Nihat ERCAN

(TGH Onursal Başkanı)
ni.ercan@googlemail.com


Türkistan, Kazakistan’da aynı adı taşıyan eyalette bir kenttir. Eski adları, Yesi, Hazreti Türkistan’dır. Ahmet Yesevi’nin görkemli gömüt anıtının bulunduğu, 1921 toplanan Türk Konseyi tarafından, Türk Dünyasının Tinsel Başkenti ilan edildiği kenttir..

Gezi tanıtım yazısında yolculuğumuzum, Almaata kentinden sonra Türkistan olduğun okuyunca, şaşırdım, çünkü ben Türkistan denince çok geniş bir coğrafyadan söz edildiğini,

Dört Yöne yayılan ve bugünkü Türk devletlerinin de içinde olan Orta Asya bölgesinin tümü olarak biliyordum. Buralarda Türkistan elbette, ancak biraz soyut, Kaf Dağının ardındaki masal ülkesi gibi gelirdi bana. Gerçeği söylemek gerekirse, okullarda ve de sonrasında okuduğum kitaplar arasında bu konular az yer almıştı. İlk kez, bir batılı tarihçinin tarih sahnesinde Türklerin, devletlerinin yerini anlattığı kitabını çok geçte olsa okuyana dek. Kırgızistan ́da Yarı çadır yarı çardak ama içi halı kilim ve jakuzili banyolar, modern tuvaletler kuş yuvası otaglarda Tanrı Dağlarının Doruklarına kadeh kaldırmak; pırıl pırıl bir sabaha uyanmak yeşil içinde kahve yudumlamak, ve günaydın demek eşe dosta uçuruma açılmış köşk/balkonlardan…Karahanlıların Başkenti Balasaguna inmek gök kubbeden ve çok uzaklardan Burana Kulesini gözle selamlamak. Bitek 0vanınn ortasında tek başına sözcüğün tam anlamında Meydan okuyor geçmişe, tüm yıkımlara, mekana uzayıp gidiyor zamanın oku boyunca. Minare ve gözetleme kulesi, sanki yarışıyor Divanı Lügatit Türk ile mekan/zaman sonsuzluğunda. Biz buradayız diyor çevresindeki tüm gömütler adına…bir bekçi, uygarlık bekçisi…Teklerden birisi Orta Asya’da.

Kazakistan: Yüzde 65’i çöl bozkır yer üstünün, yer altı petrol gaz deposu. Türkiye’nin 3,5 katı büyük, eski başkenti Almaata ́dan 75 dakikada uçtuk Türkistan-Yesi kentine.

Yukarıda masmavi gök yüzü, altta çöl, bozkır, göz alabildiğince… Sanki başka bir gezegendeyim, aydaki başluk ve tek işitilen sessizliğin sesi , çölümsü tekdüze akıp giden ve ufuk çizgisinde yiten düzlük, dalmışım, bir ara uçağın sarsıntısıyla yeniden bilincime döndüm. Evet buradayım, Kazakistan’da Almaata’dan Türkistan’a yolculuk, üstelik uçak hızında. Türkistan, Türkistan görün artık gözlerim açık, bilincimde… İndik ıssız bir yere, çıktık dışarıya, bindik aracımıza, gidiyoruz Kent merkezine. Önce bozkır, çöl, sonra tek tük evler yol kenarında.

Aracımız yolda tek basına, evet sürücümüz bir Kazak. Bizi anlamıyor, bizi anlamayanı biz de anlamayız, ne oluyor?! Kent yapıları göründü, sol tarafımızdan eski iki katlı evler. Sağımızda yükselen apartmanlar, seyrek, yollar geniş, peki nerede insanlar 150 bin insanın yaşadığı kentte. Uzaylılar gelmişler kurmuşlar kenti… Tek tük insanla karşılaşıyoruz. Doğruca otelimize iniyoruz taşıttan Hotel Hampton by Hilton Türkistan! Bu Amerikalılar da yine bizden önce mi gelmişler bu gezegene ne, Hilton buraya kurulmuş, hangi dilden konuşacağız

burada biz, yeter mi acaba benin yarım İngilizcem. Derken yetişti Ahıska Türklerinden kızlarımız. Ne güzel bu uzayda bile akıcı güzel Türkçemiz yetişti yardıma. Bakmayın siz ülkemizdeki özentililere, yazın dili, bilim dili, Felsefe dilidir Türkçemiz, evrensel dildir de.

Dünyanın her yerinde ve uzayda iletişimsiz koymaz bizi. Avrupa’da ve hele de Almanya ́da hor tutulsa da doğrudan Türk insanlarınca, direniyor güzel Türkçem. Konu çok karmaşık olduğu için daha fazla üzerinde durmayacağım ama bu Türkistan, başka bir Türkistan. Evet Kazakistan’da bir güney eyaleti ve buranın bir kenti Türkistan bizim gezimizde yer alan. Kent orta büyüklükte, nüfusu ülkenin bağımsızlığını kazanmasından sonra sürekli değişen, artan bir eski/yeni kent burası. Kazak, Özbek ve Ahıska Türkleri yaşıyor burada. Bizim konakladığımız otel, kentin eski yeni ayrımında, Ahmet Yesevi Türbesi olarak bilinen Anıt Gömütüne çok yakın. Adı mı? Yesevi Otağı ya da Timur Lenk demek isterdim ama değil işte üstelikte Türk dünyasının Manevi Başkentinde, olmadı bu desem olmaz, bal gibi olmuş, acı gerçek üstelikte somut bir varlık. Sıradan bir yapı bu Hilton özentisi., .

​Bizimle birlikte sanki bizi selamlamak üzere yollara düşmüş Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım-Comart Tokayev, Otel çevresi resmi siyah arabalarla doldu birden, Üniversite yönü kapatıldı bize. Hotelin içinde siyah resmi giysili, ciddiyet abidesi insanlar görüldüler ve çıktılar işin doğrusunu öğrendik sonradan: Tokayev Ahmet Yesevi Türbesine yüz yürümeye gelmiş. Biz de sanmıştık ki, Kazak Devletinin Doruğu, ta Astana’dan dördü Kadın dördü erkek Atatürk ülkesinin Türklerinden oluşan Kurulu karşılıyor!!! Niçin olmasın bu ilginç gezegende…

Yerel gezi rehberimizle birlikte anadilimizde anlaşarak, başladık ilk Türkistan turumuza. İlk uğrağımız hamam yapısı, temizlik imandan gelir ya, ardından yeraltı mescidi ilginç ve işlevsel bir kuruluşu var hamamın, su sorunu çözümlenmiş. Biraz daha yürüdük, ve karşımızda Ahmet Yesevi Türbesi, çölün/kentin sıfır noktasında bir ulu yapı ANIT MEZAR!

Timur 1396 yılında eski türbenin yerine bu Anıt Gömütü yaptırmıştır. Öyküsünü okuyucu kendisi bularak okuyabilir. Yapıyı yenileme işini 1993 yılında Türkiye üstlenmiş ve gerçekleştirmiştir. Bu Timur Lenk imzalı yapı tarzı, ondan sonrada sürmüş, Orta Asya’nın diğer ülkelerinde de, örneğin Özbekistan ́da da çok yaygın, Yüksek, geniş, görkemli bir Kapı, ne büyük bu Cennet kapısı! Dik dörtgen duvarlar ve kubbelerle Minaremsi sütunlar ve Arap Alfebesinin türlü çeşitli yarı gizemli süsleme hat sanatı, değişmezliğin simgesi, kalıcılığın, durağanlığın gerekçesini somutluyorlar gibi bir izlenim bırakıyor çölün ortasında. Kalıcı olan süreklilik değişimsiz, durağanlıkta yer alıyor. Oysa yaşam demek değişim demek!

Türkistan bir yanıyla eski ve bakımsız bir kent olarak gelişmeden kalmış bir Kent Sovyetler Birliği döneminde, kimi söylentilere göre özellikle bakımsız bırakılmış, Türklüğün merkezi işlevini göremesin diye… anlaşılıyor sanıyorum bu kısa tümceyle ne demek istendiği. Yorum okuyucunun olsun. Olmamış be Yoldaşlar bu ayrımcılık! Kuş konmaz, kervan geçmez yoksullar da yarı umutlu ama mutsuz korunaklı vitrinlere bakar, yani içi varsılı dışı yoksulu yakar ama geçelim bunu da Yesevi Türbesinin en anlamlı yazısı :“ Mülk Allah’ındır“ bile olsa…Bu yeni zengin, hızı gelişmeye yüz tutan, olanakları çok, insanı az olan ülke’de gelir dağılımı bozuk, en az ücret 160 dolar, ortalama çalışan geliri düşük, akaryakıt fiyatları artınca toplum tepki göstermişti, yönetim sarsılmış, yeni düzenlemelere gidilmişti.

Güzel bir gelişme Ahmet Yesevi Üniversitesi 1991 yılında Kazakistan ve Türkiye’nin ortaklaşa kurdukları, öğretim dili, Kazakça ve Türkçe olan „Köklü geçmişten, güçlü geleceğe“ belgisiyle işleyen bilim kuruluşudur. Türkistan ́ın önemli gelir kaynağıdır, tarım ve hayvancılık yanında.

Eski kent Türkistan ile yeni kurulan Türkistan ortasında Ahmet Yesevi Türbesi, Üniversite, Kervan Saray geleceğin oluşumuna hazırlanıyorlar. Geçmişin gelecekle birleştiği mekan/zamanın bugünü ve yeri, sıfır noktası, bir yanı eksi Bir, değer yanı artı Bir, nice güzel geleceklere, hoşça kal Türkistan! (Kasım 2024)



Yazarın tüm yazıları


Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir