Milli İrade mi, Medya Egemenliği mi?

Nihat ERCAN

(TGH Onursal Başkanı)
ni.ercan@googlemail.com

                                                Milli İrade mi, Medya Egemenliği mi?


Otoriterlik ve diktatörlükle yönetilen ülkelerde en geniş toplumsal kesimin gücünün desteği varmış gibi gösterilen oylamalar, kamuoyu yoklamaları ve hatta halk oylaması yoluyla algı operasyonlarının yapıldığı bilinen çağdaş gerçeklerdendir. Bunun örneklerini, Rusya, K. Kore, Bazı Arap Ülkelerinde ve kimi zaman da ülkemizde görürüz. Bütüncül ideolojilerden güç alan yönetimlerde asıl azınlık görüşlerinin çoğunluk görüşleri gibi, toplumun ezici çoğunluğunun destek algısı yaratılmak için kamuflaj işlevi görür bu sözde demokratiklik. Ancak bunun yine geniş kesimlere duyurulması, yüksek oranlı onayların medya yoluyla yüceltilmesi gerekir ki, bunu güdümlü, yandaş, besleme medya en iyi biçimde yapar.

Milli İrade de denen bu ulusal çoğunluk desteği bazen yine medya ve benzeri organların yardımıyla toplumun geniş kesimleri yanıltılarak ikna da edilebildiği sosyolojik gerçeklerdendir. İnsanlar yüzde yüzlerde enflasyon yaşarken, kimi kurumlar sayıları ters yüz ederek, enflasyonu sanal olarak yarıya indirebilir, böyle sunabilir, alıcısı olan pazar varsa!

Bunlar demokratik olmayan, ya da sözde demokratik olan ülkelerin toplumlarının sürekli deneyimledikleri gerçeklerdir. Önemli ulusal olaylarda buraların yönetimleri medyaya hükmederek istedikleri erekleri gerçekleştirirler. Medyaya kamuoyu oluşturmada güven yoktur artık bu ülkelerde. Güçler ayrılığı değil güçler birliğidir buralarda rejimlerin temel özelliği. Yasama, yürütme, yargı bir bütündür Milli İradenin gölgesinde. Dördüncü Güç medya ise, gerçek işlevi olan eleştirel denetlemeyi, milli irade güzellemelerine dönüştürmüştür. Ta ki toplum uyanıp, silkinene dek sürer gider bu durum. Bir umut hep vardır, bigün işlerin düzeleceğine buralarda!

Bir de başka türlü işleyen bir medya-yönetim düzeneği vardır ki asıl bu şasırtıcıdır çağımızda. Bunun en somut örneği Almanya ́dır. Almanya’da Birleşme sancıları, Korona bunalımı ve en önemlisi Rusya-Ukrayna ve İsrail- Gazze Savaşları medya politik erk ilişkileri ve bu ilişkilerin toplumsal yansıması, demokrasinin zayıflaması gündemdedir ki, olumsuz bir gelişmenin ayak izlerini taşımaktadır.

Almanya’da trafik lambası Koalisyon Hükümeti örneğin Rusya Ukrayna savaşının başında onlarca yılın geleneklerine de uyarak, anayasal gerekçelerle de savaşın politik, diplomatik yollarla engellenmesi, bitirilmesi için ciddi çaba gösterdi, işi yavaştan aldı, gaz boru hattını sürdürmek, ticaret yoluyla, müzakere yöntemiyle, liderler arası görüşmelerle ateşkese ve tekrar barışa dönülmesini sağlama çabasıyla bir çok girişimde bulundu, bazen sustu, bazen uzattı kararsızlığı sürdürdü, Rusya’yı kınadı, eleştirdi ama Putin ile görüştü Başbakan O. Scholz. Bir atom savaşı tehlikesini bile gündemde tutarak Ukrayna’ya ağır silahlar vermemeyi yeğledi. Umut verdi barıştan yana tüm insanlara! Ama bir​ baskı oluştu, hükümet ve özellikle Başbakan üzerine, umulmadık yerlerden geliyordu bu baskı ve barışçıl edilgen tutuma karşı, „tarihin doğru yanında durmak“ güncellendi, aşındırılmaya başladı barışçıl sınırlar. Almanya Ana akım Medya (AAM) kuruluşları ağız birliği ettiler sanki, toplumun büyük çoğunluğunun savaşı, Ukrayna’ya silah yardımının yapılmasını destekliyormuş algısı yaratılan yayınlar yapıldı, yapılıyor da. Ana Akım Medyası, egemen güç olarak kamuoyunu ve politikayı etkisi altına aldı. Her türlü barış yanlısı görüşü bir biçimde etkisiz duruma getirdi, marjinallaştırdı ve hatta zararlı, olduğunu sergiledi. Demokrasinin yerini Medyaokrasi alır gibi görünüyor, polik partıler etkisizleşiyor, üyeleri azalıyor, seçimlere katılım oranı düşüyor, toplum edilgenleştiriliyor, radikal partiler güç kazanıyor. Umudun yerini korku alıyor.

Toplumsal çoğunluk bunun bilincine varmakta zorlanıyor, Savaşın kazananı olmayacağını biliyor insanlar, toplumlar, uluslar ama bir aymazlık engelliyor barşçıl çoğunluk istencini. Çoğulculuk temelli eleştirel görüşler öne çıkmalıdır, iş işten geçmeden. Barış yanlıları, çevre gönüllüleri, demokratlar, sosyal demokratlar, yeşiller, liberaller, muhafazakar demokratlar olumsuz gelişmelere karşı barışı, insanların kardeşliğini, ulusların dostluğunu savunma her zamankinden çok daha günceldir. Tarihin doğru yanında olmak, savaş kazanmak değil, barışı egemen kılmaktır, tarih olmadan tarih yapmak ve de yazmaktır bu.

Şimdi, yarın geç olabilir!

Yazarın Tüm Yazıları

İlgili Haberler

Bunlarıda begenebilirsiniz

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir