BERFİN İN KONUKLARI

Aynur TANER

aynur@hamburghaber.de


Apartman kapısına vardığında, Berfin’in yüzünde gülücükler belirdi. Vefakar dostu köpük onu kapının önünde bekliyordu. ”Köpük, köpük’üm benim. Bak ben geldim. Haniymiş benim köpük’üm. Oy, nasılda özlemiş ablasını diyerek köpük’ü kucağına aldı. Bir an Köpük’ü alıp eve çıkarmak arzusu ile yandı tutuştu. Ancak “Aman kızım uzak dur sokak hayvanlarından! Sakın dokunma, fazla yanaşma yanlarına. Hastalık filan bulaştırırlar. Kuduz olma ihtimalini de hiç unutma” diyen annesinin sözleri aklına gelince içi burkularak Köpük’ü kucağından yere indirdi.. .“Sokak kedisiymiş. Sokaklar da onların evi işte… Ne yapsınlar, kendilerine apartman mı diksinler’’ diye homurdanarak basamakları arşınlamaya başladı.

Dördüncü kata ulaştığında asık suratı bir kat daha asılmış, dili tutulmuştu . Hüznüne bir hüzün daha eklenmişti. Bir kendi kapılarının önüne bir de komşu kapıya bakındı. Kendi kapılarının önü her zamanki gibi bomboştu. Karşı kapının önü ise ayakkabı doluydu . Yine misafirleri vardı. Hem de bir sürü…

Bir defasında Berfin annesine “ Bize neden Behiye teyzelerdeki gibi misafir gelmiyor ?” diye sormuştu. Annesi “Aman kızım herkesin işi başından aşkın. Bütün gün beyni, bedeni yorulan insanlar öyle misafir filan istemezler evlerine. Hem kolay mı sanıyorsun sen misafir ağırlamayı? Kaça patlar biliyor musun üç beş kişiyi ağırlamak? Memnun edermisin edemezmisin o da meçhul. Yer içer giderler, arkandan da konuşacak bir sürü konu bulurlar, başka konuşulacak konu kalmamış gibi. Bakma sen karşı komşuya . Kadın çalışmıyor. Tuzları da kuru. Bütün gün evde. İşi gücü orayı burayı temizlemek , paklamak ,pasta çörek yapmak… Marifetlerini büyük bir hevesle görücüye çıkarıyorlar sanki… Gelen misafirleri anlamak da zor . Yorulmaz mı bu insanlar? İşleri güçleri yok mudur ? Şöyle ayaklarını uzatıp çayını içmek; kitabını, gazeteni alıp okumak varken düş yollara, saatlerce ye iç, gereksiz lakırdılar… Hadi gece on bir on iki olmuş , hadi yine düş yollara… Çocukları varsa vay haline yavrucakların. Çoktan gözleri kapanmaya başlamıştır bile.

Nalan Hanım’ın konuşması daha çok uzayacaktı da Berfin ‘in esnemeye başlamasıyla konuşmasına “Hadi iyi geceler Berfin’ciğim” diyerek noktayı koymuştu ama küçük kızının yüreğini okuyamamıştı.

Ayakkabıların albenisi annesinin sözlerini beyninden silip süpürmüş , onu başka bir dünyaya sürüklemişti… Ayakkabıları incelemekten kendini alamıyor kapıyı açıp içeriye giremiyordu. Mavi ayakkabıların üstü minik çiçeklerle bezenmişti. Pembe olanında ise beyaz benekler vardı. Behiye teyzenin kızı Eda , bugün de şanslıydı…

Berfin, mahzun bir şekilde kapıyı açıp içeriye girdi. Okul kıyafetlerini ev kıyafetleriyle değiştirdikten sonra istemsizce mutfağa yöneldi. Ekmek arası peynir ekmek yemek vardı ya annesi üzülmesin diye iki kaşık da olsa karnabaharın tadına bakmaya karar verdi.
Yemek işi bitmiş, sıra ödevlerini yapmaya gelmişti. Betül öğretmen yine bir sürü ödev vermişti ama ödev yapmak ona yük gibi gelmiyor dilinde öfler püfler oluşturmuyordu. Bembeyaz sayfalara, harfleri, sözcükleri kondurmak hoşuna gidiyordu. Her bir harf ya da sözcük Berfin’in sayfalarına konuk oluyor , onlarla sohbet ediyordu .” E “ harfine “Ee, nasılsın bakalım” “O” harfine “Oo, bugün çok şıksınız! Der; hem yazar hem konuşurdu.

Tam kendinden geçmiş dersleriyle haşır neşir olmuşken, dışardaki gürültüyle irkildi. Karşı komşunun kapısı açılıp kapanıyordu. Elindeki kalemi bırakıp kapıya yöneldi. Evet, konuklar gitmiş, kapılarının önü Boşalmıştı. Bir an duraksadı . Aniden heyecanla portmantoya doğru yöneldi. Yazlık kışlık tüm ayakkabıları kapının önüne özenle yerleştirdi. İki çift çizmenin yanında, yazlık ayakkabılar pek uyumlu değildi ama olsun ne fark ederdi ki… Kapının önü dolsun taşsın da gerisi önemli değildi. Kapıyı defalarca açtı kapadı. Ayakkabıları teker teker düzeltti. Büyük bir coşkuyla karşı komşunun ziline bastı. Bir iki kere zile basmasıyla kapı açıldı.Behiye teyze gülümseyerek “Ne oldu Berfin’ciğim, bir sorun yok inşallah, diye sordu. “Yok yok, Behiye teyze, sizin misafirleriniz gitti, bizim misafirlerimiz geldi. Terliklerimiz yetmedi de iki çift terlik isteyecektim ayıp olmazsa.”
Kadın şaşkın şaşkın bakarken Berfin’in ağzı kulaklarına varıyordu.

“Hayırdır yaşgünü falan mı var yoksa?”
“Yok yok, öylesine gelmişler, bizi ziyarete işte.
“Hım, tamam veririm tabi ki; Kadın mı erkek terliği mi olsun? “
“Bir kadın ve bir erkek terliği Behiye teyzeciğim, çok teşekkür ederim.”
“Önemli değil evladım, iki dakika bekle getireyim. Başka bir şey daha lazım olursa çekinme iste tamam mı ? “
“Peki., tamam.”

Komşu kadın arkasını dönüp terlikleri getirmeye gittiğinde Berfin’in ağzı hala kulaklarındaydı. Nasıl da mutluydu, gururluydu; onların da evi insan dolmuştu.

Nalan Hanım, biraz yorgun biraz dalgın merdivenleri çıkarken, apartmanın içinde gittikçe yükselen sesi duydu. Kendi kendine kahırlanıp ” Bencil , saygısız ve duyarsız insanlar işte…”diye söylenerek kapısının önüne vardı. Tam zile basacaktı ki kapının önündeki ayakkabıları fark etti. Yanlış kapıya geldiğini düşünerek duraksadı . Zilde ev sahibinin adını okumaya çalışıyordu ki karşı dairenin kapısı açıldı . Behiye Hanım meraklı gözlerle “Oo, Nalan Hanım, hoş geldiniz, nasılsınız? Vallahi imrendim bugün size. Kızınız büyümüş de misafir ağırlıyor” dedi. Şaşkınlık ve merak sırası Nalan’daydı.

Behiye Hanım’a teşekkür edip merakla kapıyı açıp içeriye girdi. Ayakkabılarını yerleştirmek için portmantonun kapısını açtığında Nalan’ın yüzüne buruk gülümseme yayıldı. Portmanto boşalmış , ayakkabılar kapının önüne taşınmıştı. Nalan önce televizyonu kapattı sonra Berfin’in üzerini örttü. Burnuna annesinin konuklarına ikram ettiği hamur kızartmasının kokusu geldi. Yarını misafir kabul etme günü ilan etti ve telefona yöneldi…..

 

Yazarın Tüm Yazıları

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir