Hamburg Haber – Almanya’da sol siyasetin öne çıkan isimlerinden Sahra Wagenknecht, muhalefetteki Sol Parti’den ayrıldıktan sonra yeni siyasi hareket başlatmaya yönelik çalışmalarını tamamladı ve kendi adını taşıyan partisi BSW’nin (Sahra Wagenknecht İttifakı/Sağduyu ve Adalet İçin) kuruluşunu ilan etti. Partisinin ülkede siyaseti temelden değiştirme potansiyeline sahip olduğunu savunan Wagenknecht’in hedeflerinden biri göç karşıtı söylemleriyle aşırı sağcı AfD (Almanya için Alternatif) partisi taraftarlarından oy almak.
Geçen yılın Ekim ayında aralarında Wagenknecht’in de bulunduğu dokuz vekil Sol Parti’den istifa etmiş, Wagenknecht ilk aşamada BSW’yi dernek statüsünde kurarak yeni parti hazırlıklarına başlamıştı. İttifakın verdiği bilgiye göre partiye başlangıç için 1,4 milyon euro bağış yapıldı.
Gençlik yıllarında komünist olan Sahra Wagenknecht, Thüringen eyaletindeki Jena kentinden gelen bir siyasetçi. Sol Parti’nin imajını uzun yıllar şekillendiren Wagenknecht, partinin gidişatına ilişkin tartışmalarda önemli rol oynadı. Ekim 2023’te ise kendi partisini kuracağını duyurdu.
Aslında bu kararı, soldaki partilerin içinde bulunduğu krizi de gösteriyor. Oy kaybeden sol partiler, yeni güvenli bir liman arayışı içinde. Bu durum muhalefetteki Sol Parti için olduğu kadar iktidardaki Sosyal Demokrat Parti (SPD) ve koalisyon ortağı Yeşiller için de geçerli.
Almanya’nın kamu televizyonu ARD’nin siyasi eğilimleri gözlemlemek için düzenli olarak yaptırdığı DeutschlandTrend’in bu yılki ilk anketine göre Sol Parti, Sosyal Demokrat Parti (SPD) ve Yeşiller’in toplam oy oranı yüzde 31’i buluyor. Muhalefetteki muhafazakâr partiler Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) ve kardeş Hristiyan Sosyal Birlik’in (CSU) toplam desteği de benzer oranda. Aşırı sağcı AfD’nin ise tek başına oy oranı ise yüzde 22’yi buluyor.
“Solcular vatandaşların günlük sorunlarıyla ilgilenmiyor”
Siyaset bilimci Werner Patzelt’e göre sol partilerin oy kaybındaki en önemli nedenlerin başında sıradan vatandaşların günlük sorunlarını dikkate almamaları geliyor. DW’nin sorularını yanıtlayan Patzelt, örneğin vatandaşların önemli bir kısmının konut sıkıntısı nedeniyle kendini tehdit altında hissettiğini, solcuların “woke” fikirleriyle pek ilgilenmediklerini söylüyor.
İngilizce’de “uyandı” ya da “uyanık” anlamına gelen “woke” kavramı, sosyal adalet ve ırkçılık gibi konulara duyarlı, bu konuda bilinçli kişiler anlamına geliyor. Siyaset bilimci Patzelt’e göre bunlar öncelikle akademik eğitime sahip solcuların ilgilendiği konular. Patzelt, bu durum değişmediği sürece solun, “sıradan insanların umutlarını daha çok sağa bağlamasına” şaşırmaması gerektiğini düşünüyor.
AfD, Almanya’da özellikle göçmen düşmanı söylemleriyle ön plana çıkıyor ve oy oranını artırıyor. Sahra Wagenknecht’in yeni partisinin kuruluş manifestosu da göç konusunda şüpheci ve uyarıcı ifadeler içeriyor. Manifestoda “Ödenebilir, uygun fiyatlı konut, düşük ücretli işler ve başarısız entegrasyon için artan rekabetin bedelini ilk aşamada yaşamın güneşli tarafında olanlar ödemiyor” deniliyor.
Siyaset bilimci Werner Patzelt, bu tür cümlelerin sağ ve sol uçlar arasındaki bağlantıyı hatırlattığını belirtiyor.
Gerilim alanı göç politikası
Siyaset bilimci Patzelt’e göre Wagenknecht’in partisi sosyal politikalarda klasik sol çizgiden gitmeyi, göç politikasında ise daha çok sağa özgü bir tavır izlemeyi planlıyor. Siyaset bilimci, Wagenknecht’in Sağduyu ve Adalet için İttifakı’nın belirli bir siyasi cazibesi bulunduğunu, ancak bunun böyle kalıp kalmayacağının henüz belirsiz olduğunu ifade ediyor.
Almanya’ya bir milyondan fazla sığınmacının geldiği 2015 yılında dönemin Başbakanı Angela Merkel sığınmacılara yönelik “hoşgeldin kültürünün” öncüsü olmuştu. Ancak Wagenknecht, Merkel’in bu tutumunu “çok ciddi biçimde sorunlu” görüyor. Bunu da bu insanların daha iyi bir yaşam sürmesine karşı olduğu için değil “Almanya’nın bunun altından kalkamayacağı” sözleriyle gerekçelendiriyor.
Göç politikası konusundan U dönüşü
Göç politikasında “U” dönüşü sergileyen iktidardaki SPD ve Yeşiller de Almanya’ya düzensiz göçü sınırlandırmayı istiyor, ayrıca ekonomi ve sosyal politikalarda tasarrufa gidiyorlar.
Bu yıl Haziran ayında yapılacak Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri ve Eylül ayında yapılacak üç eyalet meclisi seçimi kendilerini az ya da çok sol diye nitelendiren tüm partileri zorluyor. Sol Parti, göç konusunda taviz vermeksizin sınırların açık olmasından yana bir tavır sergiliyor. Sol Parti’nin AP seçimlerindeki baş adayı uluslararası alanda da tanınmış bir isim; sığınmacı ve iklim aktivisti Carola Rackete.
Yapılan anketlere göre Kasım 2023 yılında isminin açıklanmasından bu yana Sol Parti’nin oy oranı hâlâ yüzde 5’in altında görünüyor. Siyaset bilimci Patzelt, oy kaybeden SPD ve Yeşillere Danimarka ve İsveç’i örnek olarak veriyor. Bu iki İskandinav ülkesinde Sosyal Demokratlar çok uzun süredir göçü sınırlandırmaya yönelik bir politika izliyor.
Küreselleşmenin getirdiği zorluklar
Siyaset bilimci Patzelt’e göre bu sol siyasetin temel içeriğini çok iyi temsil ediyor: “Yani küreselleşme ve küreselleşmenin ortaya çıkardığı göç nedeniyle yaşam alanları tehlikeye giren sıradan insanların yanındalar.”
Sahra Wagenknecht’in yeni partisinde de göç politikası konusunda şu ifadeler dikkat çekiyor:
“Göç ve farklı kültürlerin bir arada yaşaması zenginlik olabilir. Ancak göç ülkemize ve ülkemizin altyapısına aşırı yük getirmeyecek bir seviyede kaldığı ve entegrasyon aktif bir şekilde teşvik edildiği ve başarılı olduğu sürece…”