Aynur TANER
aynur@hamburghaber.de
Yaşamında yoksulluğu tatmamış ender kişilerden biriydi. Yoksulluğun tanımını yap deseler afallar “Ben nereden bileyim?Bu soruyu yoksullara sormak gerek…derdi. Parayla satın alınabilecek hemen hemen birçok şeye sahipti.Lakin yüreğindeki yoksulluktan bi haberdi.
Minik siyah valizini hazırlaması için hizmetliye emir vermişti . Siyahi hizmetli ,her Tayland seyahatinde valize ne konulması gerektiğini iyi bilirdi. Adam rutin yaşamından bir iki günlüğüne uzaklaşıyordu. İki ayda bir Tayland’daki fabrikayı denetlemeye büyük bir coşkuyla bizzat kendisi giderdi. Hizmetli valizin hazır olduğunu söylediginde uçak biletini siyah ceketinin iç cebine özenle yerleştirdi. Yatak odasından çıkıp dış kapıya yöneldi.Tam kapıyı açıp adımını dışarıya atacaktıki karısı seslendi: “Tatlım bu ne acele? Gören de sevgilisine koşan bir delikanlı sanır seni Hoşcakal demeden mi kaçıyorsun” dedi. Adamın suratı hafiften ekşidi.Karısının imalı sözleri canını sıkmıştı. ”Her zamanki rutin iş seyahati işte. Gel öpeyim de gideyim Biraz daha oyalanırsam uçağı kaçıracağım.”dedi. Kadın adama biraz daha sokulup kollarını kocasının beline doladı.Sesini biraz daha yumuşatarak”Canım kendine dikkat et.Şifalı ot, toz bulacağım diye karanlık,izbe yerlere girme Uzakdoğulu insanlara güvenmiyorum.Kaba,ilkel ve barbarlar,üstelik hırsızlar da “dedi. Adam “Tamam tatlım endişelenme.Bu ilk gidişim değil ki…Yine de dikkat ederim söz “dedi. Adam bir an önce kendini dışarıya atmak istedi fakat kadın ne kollarını çekiyor ne de konuşmasını bitirip kocasını uğurluyordu.
Son bir şey .daha söyleyeceğim. Kızımızın mezuniyet törenini sakın unutma.Cuma öğlen tören, akşam balo var. Baloya gitmesek de olur ama törene katılalım.”dedi. Ve adamı uğurladı.
Kapının önünde bekleyen şoför adamın elinden valizi alıp bagaja koydu, havaalanına doğru arabayı sürdü.
NewYork ta hava serindi. Tayland da nasıldı acaba üç saat süren konforlu yolculuktan sonra uçak piste iniş yaptı. Gümrükten çıkışı uzun sürmedi. VIP salonunda başlarını hafifçe yere eğip selam veren görevlilerin arasından hızla geçip dışarıya çıktı. Kapıda bekleyen taksilerden birine bindi. Araba Barbados Oteline doğru yola koyuldu. Otele vardığında gün kararmaya başlamıştı. Lobide oyalanmadan odasına çıktı. Takım elbisesini çıkarıp Tayland usulü çiçekli gömleğini ve lacivert pantolonunu acele ile giyindi. Ruhunun derinliklerinde uyuyan canavar uyanmış “Koş koş “ diyordu. Oyalanmadan kendini dışarı attı. Tayland’da hava oldukça sıcaktı. Lakin adamın yüreği buz gibiydi. Bir iki saat sonra bir pastanenin önünde durdu. Vişneli turta almadan gitmek olmazdı. İki paket turta alıp yoluna devam etti. Gideceği adresi iyi bilen ayakları onu Tayland’ın yoksulluk kokan bir sokağında üç katlı taş bir binanın önüne kadar götürdü. Kapının önünde koca göbekli kel kafalı bir adam, tahta sandalyesinde oturmuş elindeki çayı keyifle yudumluyordu. Geleni görür görmez ayağa kalktı, bardağı yere bırakıp heyecanla adama doğru yürüdü. Gelen yağlı müşterilerindendi. ”mösyö’’ sizin için şanslı bir gün. Tam size göre on- on iki yaşlarında bir bıldırcın var. Geleceğinizi biliyordum. Onu size sakladım.” dedi. Adam cevap vermeden elindeki turta paketlerinden birine bir miktar parayla satıcıya uzattı.Satıcı adamın ne kadar kibar olduğunu düşündü. Her gelişinde ona da turta getirirdi.” çok kibarsınız, çok teşekkür ederim mösyö.” diyerek adamı içeriye aldı. Satıcı önde adam arkada ikinci kata çıktılar. Salona açılan beş oda vardı. Her oda kapısı farklı renge boyanmıştı. Mavi kapılı bir odanın önünde durdular. Satıcı cebinden renk renk anahtar çıkardı. Mavi anahtarla mavi kapıyı açtı. Adamı içeriye buyur etti. Anahtarı adama uzatarak “Kapıyı arkadan kilitleyin. Haydi size iyi eğlenceler” dedi ve elinden bırakmadığı turta paketiyle aşağıya indi.
Adam kapıyı kilitledi. Anahtarı kapının üstünde bıraktı on iki yaşındaki çocuk elinden kaçacak değildi ya. Küçük kız kanepede oturmuş kucağındaki oyuncak bebeğinin dudaklarına kırmızı ruj sürüyordu.Onun dudaklarındaki kırmızı boyayı satıcısı sürmüştü.Adam, çocuğa yaklaştı.”Bak sana vişneli turta getirdim: ama sonra yiyeceksin. önce biraz eğlenelim.Eminim seninde hoşuna gidecektir.” dedi. çocuk adamın ne dediğini anlayamadı. Farklı dillerde konuşuyorlardı. Saatler geçmiş küçük çocuğun çığlıklarını hiç kimse duymamıştı. Adam dışarı çıktığında satıcı turtayı midesine indirmekle meşguldü. Alacağını almış vereceğini vermişti.
Uçak NewYork’a indiğinde hava yine serindi. üstünde siyah takım elbisesi, elinde minik valizi evinin yolunu tuttu. Nihayet evine varmıştı. Elini cebine attı. Anahtarını aradı ama vazgeçti. Zile bastı. Kapının çelik olması içini rahatlatmıştı. ”Mezuniyet törenine yetişeceğim diye koştura koştura geldim.”dedi adam. Kadın “Tatlım hoş geldin. önce bir öpüşelim. Sakin ol. Linda yok törende yok.”dedi Adam şaşkın bir halde “ Nasıl yani? Ne oldu? Linda nerede?” diye sordu. Kadın “Korkma Linda iyi. Bu sabah Türkiye’ye uçtu.Yirmi altı koca adam on üç yaşında bir kız çocuğuna tecavüz etmiş. Linda’da Uluslararası çocuk İstismarına Son Derneği’nin stajyer gazetecisi olarak mahkemeye gitti. Bu davanın mezuniyet töreninden daha önemli olduğunu söyledi. Ben sana söylemiştim . Bu Uzakdoğulu insanlar acımasız, vicdansız, ilkel ve sapıklar. üstelik babası kızını para karşılığı satmış. Mahkeme de kız kendi isteği ile birlikte olmuş diye karar vermiş.”dedi. Adam zar zor duyulan bir sesle “Belki gerçekten kendi isteği ile birlikte olmuştur. Açlık ,yoksulluk onu yaşından evvel olgunlaştırmıştır.Babası bunu bir çözüm olarak görmüştür,kim bilir? “ dedi.
Kadın “Daha yüksek sesle konuş,ne diyorsun anlamıyorum seni “ dedi. Adamın dili tutulmuştu. Kadın “yorgun görünüyorsun . Bir kahve yapayım yorgunluğunu alır. Hem bak sevdiğin turtadan da yaptım. Vişneli ”dedi. Kocasının elinden tuttu mutfağa doğru sürükledi. Masanın üstünde kocaman bir vişneli turta vardı. Adamın ağzında ekşimsi bir tat oluşmuştu. Oysa bir lokma bile tatmamıştı daha. Masanın kenarında oturmuş iki kız çocuğu canlandı. Ellerindeki oyuncak bebeklerine vişneli turta yedirmeye çalışıyorlardı.
çocukların gözlerinden akan yaşlar ağızlarına bulaşmış olan turtayla buluşuyor ama temizlemeye yetmiyordu.
Yazarın Tüm Yazıları